ZONGULDAK EREĞLİ İLÇE MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Kdz.Ereğli Hakkında

Anadolu’nun Kuzey Batısı’nda Karadeniz kıyı yerleşmesi olan Karadeniz Ereğli, Anadolu’nun diğer bölgeleri gibi tarihçi ve arkeologların yoğun ilgisini çekmemiştir. Karadeniz Ereğli’nin tarihi ile ilgili yayınlarda, Antikçağ tarihçi ve coğrafyacılarının efsanelerle karışmış anlatımlarının etkisi görülür. Günümüzde araştırmacı ve tarihçilerimiz Karadeniz Ereğli ile ilgili bilgiler verirlerken bu nedenlerden dolayı bilimsel izahlardan uzaklaşmışlardır. Antikçağ kaynaklarının efsanelerle ve Helen yayılma ideolojileriyle karışmış tarihsel değerlendirmeleri, Karadeniz Ereğli araştırmacılarını yanılgıya düşüren en büyük tuzak olmuştur. Bugüne kadar Karadeniz  Ereğli tarihi hakkında kronolojik sıralama yapılmadığıiçin tarihçiler Karadeniz Ereğli hakkında değişik tarihi anlatımlarda bulunmuşlardır. Karadeniz Ereğli’nin kuruluş tarihi tarihçiler tarafından antik kaynakların etkisiyle M.Ö. 550 yılı olarak söylenmişse de, 1930’lu  yıllarda Hitit  yazıtlarının okunması  sonucunda bu tarihlemenin  gerçeği   yansıtmadığı  ortaya  çıkmıştır.
Kdz.Ereğli Hakkında

TARİHTE KARADENİZ EREĞLİ

1990’lı yıllardan sonra Karadeniz Ereğli’de tesadüfen bulunmuş bazı tarihi eser parçaları Karadeniz Ereğli tarihinin  M.Ö. 550 yıllarından daha geç dönemlerde başladığını desteklemiştir. Ayrıca tarihçilerin sadece Karadeniz Ereğli kent merkezinden elde edilen veriler ışığında hareket etmesi, Karadeniz Ereğli tarihi hakkında net sonuçlara ulaşılmasına engel olmuştur. M.Ö. 550 yılından yaklaşık 2000 yıl geride, M.Ö. 2500’lü yıllarda Karadeniz Ereğli ve çevresinde yerleşmelerin olduğu yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte bilimsel araştırmaların artması sonucunda Karadeniz Ereğli, efsaneler ile karışmış tarihinden kurtulacaktır. Karadeniz Ereğli tarihini M.Ö. 2500’lü yıllardan başlatmak, araştırmacılar için bir ışık ve teşvik olacaktır.Hazırlanan bu yayını bugüne kadar ki tüm tarih araştırma ve yayınlarından ayıran en önemli özellik ilk kez Karadeniz Ereğli tarihinin M.Ö. 2500’lü yıllardan başlatılmasıdır.

 

MİTOLOJİDE KARADENİZ EREĞLİ

 ACHERON VADİSİ

 Yunan efsanesine göre Acheron, Güneş ile Toprağın oğludur. Olympos (Olimpos) tanrılarıyla devler arasındaki savaşta susuzluktan kırılan devlere su verdiği için Zeus tarafından lanetlenerek yeraltı ülkesine kapatılmıştır.

Acheron’u önce; M.Ö. 9.yy.’da yaşadığı bilinen Homeros, ardından Vergilius ve Ortaçağın büyük şairi Dante anlatmıştır.

 Homeros, Odeisa adlı yapıtında;

“... geçtiğin zaman Okeanos’u geminle,

orada alçak kıyı var ve Persephone’nin koruluğu

uzun, uzun kavaklar göreceksin, kısır söğütler

derin anaforlu Okeanos’un kıyısına çek karaya gemini,

sonra çık yola Hades’in batalığına doğru,

orada Acheron’a Pyriphlegeton ve Kokytos akar

Styks’ten gelen sular da dökülür oraya...”

HADES’İN ÜLKESİ

Ölüler ülkesinin anlatıldığı bölgenin görünüşü ürkütücü olarak tasvir edilir. Ölü ruhların içeri girmesi de kolay değildir. Ölü ruhları Acheron ırmağından geçiren bir sandalcı vardır. Kharon ölü rahlarını geçirmek için para alır. Bu nedenle ölülerin ağızlarına bir obolos (metelik) konurdu. Para almazsa Kharon, ruhları kovar ve asla yumuşamazdı. Toprağa gömülmeyen ruhların ise Hades’in ülkesine ulaşması mümkün değildi. Gömülmeyen ruhlar yüz yıl havada gezinip dururlardı.

Bu efsanevi anlatım o kadar etkili olmuştur ki Yunanlılar ölüleri Hristiyanlığın ilk dönemlerindeki mağara ayinleri tasviri.ile birlikte değerli eşyalarını da mezara koymayı adet olarak edinmişlerdir. Yunanlılar, ölü ile birlikte “hediye parası” diye anılan bir tas içerisine 10 - 15 civarında para koymayı gelenekselleştirmişlerdir.

 

HERACLES

Heracles’in Ölüler Ülkesi’ne indiği zaman karşısına çıkan Kerberos ise Ölüler Ülkesi’nin bekçisidir. Yaşayanların içeri girmesini engeller, ölü ruhların da dışarı çıkmasına izin vermez. Herkül, Kerberos’u yeryüzüne çıkardığında salyasının toprağa düştüğü yerlerde zehirli bir bitki olan Akonit (haşhaş) yetişmeye başladığı söylenir. Kimileri bu otu Kaplanboğan olarak isimlendirir.

Ancak Olimpos tanrıları Athena ve Hermeias, Hades’ten çaldıkları görünmezlik maskını Herakles’e vererek Ölüler Ülkesi’ne görünmeden girmesini sağlarlar. ( Acheron vadisinde yapılan kaçak kazılar sonucunda insan yüzüne oturan mermer bir mask bulunduğu anlatılır. Bu maskın 1980’li yıllara kadar Karadeniz Ereğli’de yaşlı bir vatandaşın evinde bulunduğu anlatılır.

Olimpos tanrıları dünyayı bölüştüğünde Homeros, İlyada’da şu satırlara yer verir.

Posedion konuşur;

Dünya üçe bölündü, üçümüz de aldık payımızı,

kura çekildi, köpüklü deniz düştü bana..

Sisli karanlıklar ülkesi düştü Hades’in payına..

Hades, Ölüler Ülkesi’nin tanrısıdır. İsmi görünmez anlamına gelir. Hades, ülkesinden hiçbir zaman dışarı çıkmaz ve diğer tanrılar gibi eğlencelere katılmaz. Yalnız yılda bir sağlığını kontrol ettirmek için Olimpos dağına Paian tanrıya gider...

Argonautlar seferine katılan yarı tanrı Heracles, Acheron’a geldiğinde; Theseus’u kurtarmak için Ölüler Ülkesi’ne girer ve arkadaşını kurtararak Kerberosu da yeryüzüne çıkarır.

Homeros’tan yaklaşık yüz yıl sonra dünyaya gelen (MÖ.8.yy) antikçağın ilk şairi Hesiodos ise Kerberos’u;

“Ekidna azgın bir canavar daha doğurmuş,

Adı dile alınmaz Kerberos’u

Hades’in o tunç sesli, elli başlı

O aman vermez yırtıcı köpeğini” diye anlatır.


ARGONAUTLAR SEFERİ VE KARADENİZ EREĞLİSİ

 

Prof. Dr. Tayfun AKKAYA

Karadeniz Ereğlisi, Zonguldak’a bağlı bir liman kasabası olup, eski kayıtlarda Herakleia Pontike olarak geçer. Ereğli’nin antik adının menşei Yunan mitolojisi’nin efsanevî kahramanı Herakles’e dayanmaktadır. Grekçe Herakles (Latincesi: Hercules) adı, zamanla halk arasında “Ereğli” biçimine dönüşmüştür. Herakles, bilhassa Dor boylarının kahramanlık görüş ve anlayışlarını benliğinde toplayıp, bir ulusal kahraman niteliğini kazanmış ve aynı zamanda da insanın doğa karşısındaki mücadele ve metanet gücünün bir simgesi olarak kabul görmüştür. (1)
Herakleia Pontike’nın ilk kuruluş tarihi, hemen hemen tüm kaynaklarda M.Ö. 550 olarak gösterilmektedir. Bu tarih, Megaralı ve Boitialı Dor göçmenlerin bölgeye gelişine rastlamaktadır. Ancak ilgi çekici bir husus bu kentin ilk kuruluşu ve adlandırılışının efsanevî bir şekilde M.Ö. 1200’lere çıkarılışıdır. Tabi bu durumda kasabanın ilk kuruluşu hakkındaki tarihi gerçek kayıtları efsanevî bilgilerden ayırdetmek gerekmektedir. Çünkü, Herakleia Pontike’nın, M.Ö. 1200’lere çıkan Mariandyn (2) bir geçmişle ve kahraman kurucusu Herakles’le özdeşleştirmesi tamamen ideolojik bir amaca dayanmaktadır. Bu da Dor mitolojisini Mariandyn mitolojisiyle özdeşleştiren efsane yazımını başlatan Klearchos (M.Ö. 4. yy) zamanında olmuştur. Ünlü Yunan filozofu Platon’un öğrencilerinden olan Klearchos’un, Herakleia’da aristokrat idare hüküm sürerken başgösteren anayasa kavgaları ve politik karışıklıklar sonrasında hükümdarlığı ele geçirdiğini ve bundan sonra büyük bir ihtimalle ideolojik ve siyasî amaçlarla da uyuşan efsane yazımının başlatıldığını söyleyebiliriz.
İlk Çağ’ın büyük destansı öykülerinden olan “Argonautlar Seferi”nde Mariandynler’in ülkesinden söz edilir. Bu konu önce Dor şairi Pindaros tarafından işlendikten sonra tamamlanmış haliyle M.Ö. 3. yy.’da yaşamış ünlü mythos yazarı Apollonios tarafından anlatılır. Daha sonra Apollodoros tarafından da işlenmiştir.


Sefere çıkan Argo Gemisi, Karadeniz’in Kolkhis ülkesinde Altın Post’u aramaya giden kahramanlar için Usta Argos (Hızlı anlamında) tarafından yapılmış elli beş kürekli bir gemidir. Bu sefere katılan Argonautlar (Argo Gemicileri) Troya efsanesi kahramanlarından önceki kuşaktandır. Bunların en ünlüleri arasında Iason (Lat. Jason), Argos (gemi ustası), Tiphys (dümenci), Orpheus (ozan), Idmon, Amphiarasos ve Mopsos adlı biliciler, Boreas’ın oğulları Kalais’le Zetes, Kastor’la Polydeukes, Peleus’la Telamon, Meleagros ve Herakles yer almaktadır. Altın Post ise, bir zamanlar Athamas’ın çocukları Phriksos’la Helle’yi sırtına alıp, Yunanistan’dan Karadeniz’deki Kolkhis ülkesine kaçıran kanatlı koçun pöstekisidir. Kız kardeşi Helle Boğazları geçerken denize düşünce, Phriksos tek başına Kolkhis’e varır ve kendisini iyi karşılayan Aietes’e Zeus’a kurban ettiği koçun altından olan postunu verir. Aietes de bu eşsiz postu tanrı Ares’e adanmış bir korulukta saklar.
Altın Post’u getirmek zorunda kalan Iason, bu sefer için Yunanistan’daki tüm yiğitleri toplar ve Phriksos’un oğlu ünlü usta Argos’a bir gemi yaptırarak ve tanrıça Athena’dan yardım görerek yola çıkar. İlk durak Lemnos adasıdır, sonra Semendirek adasına oradan Mysia kıyılarına (Mudanya limanı) varır. Bir zorunluluk sonucu Herakles’i burada bırakarak hareket eden gemi Kadıköy’e ve Boğaz’a varır. Boğaz’ı geçip, Karadeniz’e açılan geminin ilk durağı Mariandynler’in ülkesi olur. Burada Kral Lykos, onları iyi karşılar. Ancak bir talihsizlik sonucu burada bilici Idmon ve dümenci Tiphys ölür. (3)

 

Bu yolculuğa başlanmadan önce bakılan falda da Idmon’un bu seferden sağ dönemeyeceği çıkmıştı. Şafak vakti Argonautlar, Kral Lykos’un hediyelerini gemiye götürürlerken sazlıkların içindeki bir yaban domuzu ürkerek Idmon’u boynuzlamak suretiyle öldürür. Argonautlar hemen domuzu öldürürlerse de Idmon’u kurtarmak mümkün olmaz. Üç gün yası tutulan Idmon, burundaki tepenin yamacına gömülür ve mezarın üstü tümsek şeklinde belirginleştirilerek anı olarak da bir zeytin ağacı dikilir. Bu ölümden dolayı olan gecikme sırasında dümenci Tiphys de bilinmeyen ve belki de Akheron nehrinin bataklıklarından gelen bir hastalıkta ölür. Tiphys de burunda arkadaşına yakın bir yerde gömülür. Böylece “Altın Postu Arayış” on iki günlük acılı bir gecikmeye uğrar. Iason’un ve Argonautlar’ın morali çok bozuktur. Ancak Ancaeus dümenci olarak Tiphys’in yerine geçer ve arkadaşlarını karamsarlıktan kurtararak, yola devam etmelerini sağlar.
Apollonios’un anlatımına göre Idmon ve Tiphys’in gömülü olduğu Acherusian höyüğü askerî bölge içine denk düşmekte olup, Tim Severin tarafından da üstü çimenlerle ve küçük ağaçlarla kaplı olduğu ifade edilmiştir. (4)

Bu tip mezarlar, iskeletler fethedilen topraklarda hak iddiası amacına hizmet etmiştir. Herakleia’ya kolonistler geldiğinde çok sayıda Grek kahramana ait kutsal mezarlar da bu kapsama giriyordu. Boitia kökenli Idmon ve Tiphys’in mezarlarının yanısıra Herakles’in arkadaşı Sthenelos’un mezarı da bunlardan biriydi. (5)

Herakles de Mariandynia’ya Kerberos’un peşinden gelmiştir. Bu Cehennem Köpeği’nin salyasının aktığı yerlerde zehirli Aconite (haşhaş) bitkisinin yetiştiği söylenir. Bu bitkiye Ereğli civarında rastlanmaktadır. Herakles yine efsaneye göre, Amazon Kraliçesi’nin mücevherli kemerini bulmaya gittiğinde de Mariandynia’dan geçmiş ve bölge halkına kabile savaşlarında yardım etmiştir.
Ayrıca Herakleia Pontike’nin efsanevî olarak Delphi Hatifi’nin (Boitia kökenli Idmon) kehanetine göre kurulduğu da efsanede yeralmaktadır. Trogus’un 16. kitabında sözü edilen bu efsaneye göre: Delphi Hatifi, bir salgın hastalıktan acı çeken ve Phokialılar’la savaş korkusuyla tehdit edilen Boitialılar’a eğer kötü yazgıdan kurtulmak istiyorlarsa Pontos kıyısında bir koloni kurmalarını ve bunu Herakles’e adamalarını buyurmuştur. (6)

Herakleia’nın kuruluşu hakkında bilgi veren kaynaklarla, kült ve efsanelerde bazı Boitia kentlerinin adı geçmekte olup, bu durum kentin kolonizasyonu sırasındaki etnik oluşuma ışık tutmaktadır. Bunlar arasında: Theban, Tangara, Thespiai, Potniai, Siphai ve Aphormion sayılabilir. Aynı şekilde, Krenides, Ochomenos, Thibais, Koralios, Orminion ve Posideion gibi adlar da Boitia varlığına işaret eder. (7) Altı Boitia kitabesinde de Herakleia’dan söz edildiği saptanmıştır. (8) Bu dolaylı kanıtlarla Herakleia’nın Dorlarca kolonizasyonu sırasında buraya gelen Boitialılar’ın aristokrat-jeneolojik bir yapısı olduğu anlaşılır. Bu adlar, aynı zamanda kültlerle ve mitolojik aktarımlarla da bağıntıya girer.

Kurnaz bir yönetici olan Klearchos kendini Herakleia’da hükümdar olarak göstermekten ziyade hakimiyetinin kaynağını tanrı katına dayamayı amaçlamış ve Mariandyn mitolojisini kendi siyasi emelleriyle bütünleştirmeye çalışmıştır. Böylece Dor kökenli mitoloji ile Mariandyn mitolojisi özdeşleştirilmiş ve kentin efsanevî kuruluşu M.Ö. 1200’lere çıkarılarak Mariandyn Kralı Titias (Oupios)’un Herakles’in yardımıyla hükümdar olduğu ve bu zaman süresince Mariandynler’in huzurlu bir yaşam sürdüğü ifade edilmiştir.

 

Bütün bu bilgilerin ışığında Herakleia’nın M.Ö. 1200’lerdeki kuruluş efsanesi ile ilgili aktarımların büyük bir ihtimalle Klearchos tarafından başlatıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bu efsanevî kuruluşa dair karşılaştığımız anlatımları, Herakleia Pontike’nin gerçek kuruluş tarihi ile karıştırmamak gerekmektedir. Dolayısıyla yukarıda da belirttiğimiz gibi kentin gerçek kuruluş tarihini M.Ö. 550’lere denk düştüğü şüphe götürmez bir gerçek olarak açıklık kazanmaktadır. (9)
Antik çağdaki kuruluşundan günümüze kadar sürekli iskan edilmesi dolayısıyla, arkeoloji ve sanat tarihi bilimleri açısından dikkat çekici bir öneme sahip olan Karadeniz Ereğlisi, kültür-sanat ve uygarlık-sanat ilişkileri bakımından da son derece değerli veriler sunabilecek konumdadır. Bu bölgede yapılması elzem olan, kapsamlı arkeolojik hafriyatlarla tarihsel katların gün ışığına çıkarılması ve böylece Zonguldak gibi bir sanayi kentinin hemen yanındaki önemli bir kültür merkezinin, tüm yönleriyle ışıldamaya başlaması gerekmektedir. Böyle bir gelişme bölgenin mevcut turizm potansiyelini de kat kat arttırmış olacaktır.

Bağlık Mahallesi Tacettin Halatçı Sokak No2 Kat4 Kdz.Ereğli/ZONGULDAK - 90 (372) 323 73 70 71

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.